Murad Karabulut
Kendisini arayan benliğin toplumsal sınırların ötesine yaptığı bir keşif hikayesi: Yaratılan. Netflix’te yayınlanan dizide Osmanlı’nın son dönemlerinde okumak için İstanbul’a gelen genç bir tıp öğrencisinin kadim bir kitabın rehberliğinde ‘deli’ ve ‘dahi’ hekim hocasının peşine düşmesi anlatılmaktadır. Avrupa’da eğitim almış ve öğretmenlik yapmak için dönmüş dahi hocanın temsil ettiği Batı değerleri ile kendi kabuğunu kırmadan modernleşmeye çalışan Osmanlı değerleri Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane’de karşı karşıya gelmektedir. Fakat on dokuzuncu yüzyıl sadece bu iki değerler sisteminin karşılaşma sahnesi değildir, tıp biliminin de kendi ayaklarını dikerek toplumsal alanda gezmeye başladığı bir dönemdir. Bu dönemde tıp bilimindeki paradigma değişimi ile birlikte biricik bedenler kişinin özelinden ve mahremin şemsiyesinden azade edilmiş; hastalığın yuvası ve toplumsal bilginin kaynağı haline gelmeye başlamıştır. Toplumsal bilginin peşinde koşan hekimlerin ise istediği kadar deneme yanılma yapabileceği, sınırsız maceralara çıkabilecekleri bir alan olarak beden tekrar kendi anlamını bulmuştur.
Dizinin başkarakteri Ziya, babasının toplumsal sınırlar ile uzlaşmış, durağan ve dengeli bir hekim olmasından sıkılmış kendi potansiyelinin farkında ve onu daha ileriye taşıyacak her türlü vaat ile anlaşabilecek bir hırsa sahiptir. Fakat bu hırs sadece kişisel bir özellik değil aynı zamanda modernizme içkin bir davettir. Marshall Berman’ın dilinden şu şekilde okunmaktadır: “Modern olmak, bizlere serüven, güç, coşku, gelişme, kendimizi ve dünyayı dönüştürme olanakları vaat eden; ama bir yandan da sahip olduğumuz her şeyi, bildiğimiz her şeyi, olduğumuz her şeyi yok etmekle tehdit eden bir ortamda bulmaktır kendimizi.” [i] Dolayısıyla Ziya hem modernizmin davetine icabet ederek kendi potansiyelini gerçekleştirmeye çalışacak hem de sınırları geçerek kendisini ve her şeyi yok etmekle tehdit eden bir canavar yaratacaktır. Ziya’nın sınırları geçmesini sağlayan şey nedir? Ziya’nın toplumsal sınırlara başkaldırmasını, isyan etmesini ve kendi potansiyelini gerçek kılmasını sağlayacak olan Kitab-ı Kıyam’dır.
Arapça kökenli bir kelime olarak kıyam “İslam inancına göre, ölümden sonra yeniden dirilip ayağa kalkma” [ii] anlamına sahiptir. Dizide kadim bir hikaye, dini bir hikaye ya da dinin farklı yorumlarından ortaya çıkan ve açıklanmaması gereken bir hikaye olarak kendisine yer bulmaktadır. Ziya’nın bu kadim öğretiyi gerçekleştirmesi için en doğru zaman bu dönemdir. Çünkü tıp biliminin paradigma değişimi ile bedenler hekimler için sınırsız bir deneme yanılma aracına dönüştürülebilecek bir toplumsallığa kavuşmuştur. Tıp biliminin modern paradigma değişiminin kırdığı toplumsal kabuktan sınırlı sayıda insanın bildiği, yasak ve denenmemesi gereken kadim öğretiler de girmiştir. Bedenler artık sadece bilimsel olanın ilerlemesi için değil, vaat edilmiş olanın gerçekleşmesi için de bir alandır.
TIBBİ PARADİGMA HASTALIKTAN SAĞLIĞA GEÇİŞ YAŞADI
Tıp bilimindeki paradigma değişimleri bireylerin kendi potansiyellerini keşfedebilecekleri, kadim öğretilerin hayat bulabileceği ve hakim doğruların istenildiği gibi sorgulanabileceği alanlar yaratmaya devam etmektedir. Modernist tıp paradigması bulaşıcı hastalıklara karşı elde ettiği başarılarla alkışlanmış fakat kronik hastalıklar karşısındaki çaresizliği ile güven kaybına uğramıştır. Günümüzde tıbbi paradigma hastalıktan sağlığa doğru bir geçiş yaşamaktadır. Artık hastalıkların konuşulduğu ve hastalığın temel gündem olduğu bir merkezden sağlığın gündem olduğu bir merkeze doğru geçilmiştir. Sağlıklı olmak için beslenme alışkanlıklarımız kökten değişimlere uğramakta, düşünme biçimlerimiz gerçekle savaşmakta ve geçmiş bir soy kalıntısı şeklinde bedenlerimiz üzerinde manevi bir yük olarak algılanmaktadır. Hastalığın teşhisinden ve ona yönelik önlemlerden sağlığın tasvirine ve sağlıklı kalmaya yönelik yaşam tarzlarına doğru bir paradigma geçişi yaşanmaktadır.
Tıbbi paradigmatik dönüşüm medyadaki temsilleri de dönüştürmektedir. Klinik dilin hakim, olay örgüsünün önde, dramatik bir çerçevelemeye sahip ve tıbbi mekanlarda çekilen kurgu temsilleri yerini benliğin kendini bulmak için çıktığı arayışları anlatan hikayelere bırakmaktadır. Yoğun klinik mesainin ortasında heteronormatif aşk kaçamaklarının yaşandığı, dram ve sevginin bir çatışma olarak sunulduğu kurgulardan; mucizelerin, kadim öğretilerin etrafında örgütlenen fantastik ve psikolojik temelli kurgulara geçilmiştir. Bu anlamıyla da Yaratılan ile Zeytin Ağacı arasında da benzerlik vardır. Netflix gibi ‘alternatif’ platformlarda devam eden bu dönüşüm televizyondaki tıbbi dizi ve film temsillerinden kendisini şimdilik (benzerlikler ve farklılıkların başka bir yazıda tartışılacağını umarak) ayırmaktadır.
[i] Berman, M. (2017). Katı Olan Her Şey Buharlaşıyor (Ü. Altuğ & B. Peker, Çev.). İletişim Yayınları.
[ii] https://sozluk.gov.tr/