1965 seçimleri…
İsmet İnönü’nün CHP’si muhalefete düşmüş, Adalet Partisi tek başına iktidar olmuş ve Türkiye yeni bir başbakanla, Süleyman Demirel’le tanışmıştı…
Seçim zaferinin getirdiği coşkuyla Adalet Partililer bir şarkı hazırladı.
O şarkıda, “Ağla değmez Paşa, Çoban Sülü geçti başa” diyordu…
Gözünü sevdiğimin Eski Türkiye’si işte…
O dönemlerde Garp Cephesi komutanı, Lozan’ın bilge diplomatı, Atatürk’ün en yakın arkadaşlarından biri ve ikinci Cumhurbaşkanı olan İsmet Paşa ile dalga geçilebiliyordu…
İsmet Paşa, yedi yıl sonra da Bülent Ecevit’in önderliğindeki parti içi muhalefete yenilecek ve siyaset sahnesinden çekilecekti…
CHP tarihine atıf yapacak olursak, neredeyse “şef” genel başkana dönüşmek üzere olan Kılıçdaroğlu da, kaderin garip bir cilvesiyle genel başkanlığı kaybetti…
“Kaderin garip cilvesiyle” diyorum çünkü; İsmet Paşa’ya kolundan tutup siyasete çektiği ve hep önünü açtığı Ecevit bir hezimet yaşatmıştı…
38. Olağan Kurultayda da benzer bir durum yaşandı.
Genel Başkan olduktan sonra partinin ulusalcı çizgisini sağdan ve soldan ne kadar karşı devrimci varsa onlara pas pas eden Kılıçdaroğlu partiye hâkim kıldığı bu zihniyetin, yıllardır kendisinin yanında duranlardan oluşan bir kanadına yenildi ve koltuğunu kaybetti…
Kaybedince de Atatürk’ü hatırladı ve paylaştığı mesajda, Atatürk’ün emanetini bugüne kadar onurla taşıdığını söyledi.
Şimdi bazı isimleri ve söylemleri hatırlatıp Kılıçdaroğlu’na “Bunlar mı Atatürk’ün emaneti” diye sorsam, yazı uzar da uzar…
Bunun yerine, Adalet Partisi’nin 1965’te İsmet Paşa’ya yaptığı göndermenin “teselli” versiyonuyla Kılıçdaroğlu’na gönderme yapmak daha uygun sanki.
O yüzden Kemal beyi, “Ağlama değmez piro, devam edecek maskeli balo” diyerek teselli etmek istiyorum.
Çünkü; CHP’yi daha çok “Kürtçü”, daha çok karşı devrimci üssü yapacağının sinyalini verdi Özgür Özel. O açıdan Kılıçdaroğlu’nun çizgisi kaybettiği koltukta olmaya devam edecek.
İlkeleri arasında “milliyetçilik” olan bir partinin seçimleri “milliyetçiliğin yükselişi”yle açıklayarak, milliyetçiliğe olumsuz bir anlam yüklemesi ortaya çıkan trajikomik durum devam edecek.
Lafa geldiğinde, “Atatürk’ün partisi olmakla” övünen ama çektikleri nutuklara “Kürtler, Çerkezler, Aleviler” diyerek başlayan ve Cumhuriyet’in yarattığı “Türk ulusu” gerçeğini göremeyip kendisini HDP-YSP seçmenine odaklayan kör anlayış devam edecek…
Hep söylüyorum!
Cumhur İttifakı’nın varlığını üzerine inşa ettiği olağan sosyoloji muhalefet tarafından beslenmeye ve beslemenin lokomotifliğini de CHP yaptığı sürece Türkiye’de kolay kolay bir şey değişmeyecek…
CHP’de altı oku savunacak bir siyasi duruş inşa edilmeyeceği sürece değişim genel başkan değişiminden öteye gidemeyecek…
Özgür Özel’in genel başkan seçilmesinin olumlu olabilecek yanları da yok değil tabii. Özel’in genel başkan seçilmesi Kılıçdaroğlu’na kızgın ve yerel seçimi boykot etmeyi düşünen CHP seçmeninin sandığa gitmesini tetikleyecektir.
Bu önemli…
Çünkü, Türkiye halen Putin Rusya’sının rejimine evirilmediyse bunda en büyük etkenlerden biri, muhalefetin elinde önemli oradan belediyeler olması ve bu şekilde de ciddi bir kamu gücünü yönetmesidir.
Lakin asıl konumuza dönerek yazımı bitireyim; kurultayda iki Kılıçdaroğlu vardı aslında. Biri taklit, diğeri asıl.
Tam da, “Yok birbirilerinden farklı hepsi Osmanlı Bankası” dedirten durum…